28 Aralık 2015 Pazartesi

eksiklik YA DA bağımlılık

           Eksik olanın kendini tamamlamak için şarkısını kulağına çarpıp, yere düşürdüyse ve günlerce izini kaybettirdiyse neden sonra 'Kayıp Olanın İzinde' haritasını bulamaz insan. Kayıp dediğin şey zamanında bir şeyin parçasıyken artık olmadığı, eksik olduğu anlamına gelmez miydi? Eksik dediğim önce varlığın heyecanında, sonra da yokluğun sorularında baş gösterirdi. Bu da sadece nefesin kendisi değildi kuşkusuz. Eline alıp, dokunduğun, bağ kurduğun bir eşyan da olabilirdi ya da ne biliyim evine aldığın bir kedi de olabilirdi. Hayatımıza alıp kattığımız, kabul ettiğimiz her ne varsa bir anlam yüklemek gerekli miydi ki? Soru soruyorum çünkü insan dediğin sorulara kimi zaman doyamaz hayatı yeni öğrenen bir çocuk gibi ya da soruları hiç sevmez pervazsız yitik bir yetişkin gibi. Kayıp olan için üzülmek hatta yer yer kaygı duymak da mümkündü.

         Bağlımlılığın kimi zaman bir yerde oturur ve yüzüne doğru bakar. Bağımlılığın bağlacını yutarken fikrimi sordun mu diye bakar yüzüne diri diri. Sen de bağımlılığının gözlerinin içine bakmamak için gözlerini kimi zaman yere kimi zaman da kalbine doğru çevirirsin. Çünkü onun gözlerinin içine bakmak aynaya bakmaktan farksızdır. Sahi ayna demişken bütün her şeyin izini yüzünde yaşatır mıydı ya da biraz daha yakınlaşmak gerekirse gözlerinde? İşte bir soru daha.

         Bugün ben bilinmezi soran, sizse kayıp olan bir cevaptınız. Rollerimiz belliydi. Tekrar yeniden eksik şarkımı aramaya başladım. Gözlerimi fal taşı gibi açıp yerde gezindirdim. Ama yok, gelmek, görünmek bilmiyordu o tını. Sıkıntıdan melodisini mırıldanırken kapı zilini farkettim. Yoksa bu gelen bağımlı olduğum eksikliğim miydi? Bir kaç adım sessiz, bir kaç adım geri ve sonunda açtığım kapının kenarına iliştirilmiş bir zarf buldum. Zarf üzerine 'Kayıp Olanın İzinde' yazıyordu. İzini bulmaya çalıştığım kayıp olan kendimi okuduğum bu haritada bulabilecektim ancak. Fakat cesaretim yoktu okumaya. Ya bulamazsam diye iç geçirip, her şeyin bir ihtimal dahilinde kalıp, benimle yaşamasını karar verdim. Böylece bu ihtimal üzerinde hayata daha fazla tutunabilecektim. Bazen ölüm ile hesaplaşmaktansa onu yan cebine koyup onunla sessizce yaşamayı ve sonuçlarını görmemeyi tercih edersin. Evet bir kaçış olabilirdi ama bu da eksik olan BENin tercihiydi, saygı duymakta sizin görevinizdi.


2 Temmuz 2015 Perşembe

BÜYÜ-MEK-MAK

Ruhuna sarılanlar üşür mü ki?
Üşümenin ürpertiyle başladığı ve sonra yavaş yavaş titremeye dönüştüğü
Titremenin ruh ürpetisiyle geldiğini düşünürsek
Kimin kaç gram düşü olduğunu tartabilir miydik?
Düşlerin rengi olur muydu?
Misal çocukken hep beyaz bir elbise düşlerdim
Neden beyazdı da siyah değildi ya da ne biliyim yeşil değildi
Kimse kiri sevmezdi
Kir dediğin aslını zamanla yok ederdi
Aslına ihanet eden ise hiç bir zaman sevilmezdi
Sevilmeyenin ise bu dünyada yeri yoktu
Öteki dünya ise tartışmaya açık bir yerdi
Her şey pamuk ipliğine bağlıysa
Benim ruhum neden ağır geliyordu pamuk insanlara
His tıkanması var burnumda
Şimdi nereye baksam nefes alamıyorum
O mavi denizlere, o yeşil ormana bile
Çocukluğun beyaz düşlerinden
Büyümenin his tıkanıklığına
Ne acayipti şu büyümek denen kelime