16 Ekim 2024 Çarşamba

AĞZIMDA DENİZİN TUZU

İnce ince vuruyor 

Ağacın susuzluğunu gidermek daha büyük bir mesele

İnce ışık birden sert güneşe dönüyor

Dönen şeylerin bedeni sanki yumuşak 

Artık koca dalgalara direnmek kimin harcı

Benim harcım diyorum 

Birden yine geliyor ince sızı

Kuruyan sol yanıma diyorum ki şimdi sağ yanım

Eşitlik sadece zihinde kalıyor

İnsanlardan öğrenemiyorum bir türlü adaleti

Kendi kalıplarımı tutuyorum doğaya

Her şey bir kaç beden büyük gibi

Kimse sarılmasa da ağacın gövdesine, ben ne güne duruyorum 

Sarı rengin büyüklüğü maviye bırakıyor kendini yer yer

Kurumak kalmak yeşermenin zıttı gibi

İnce ince sesler geliyor kulağıma 

Meğer taşın sancısıymış bu ses

Dalgadan yardım istemiş kendini doğurup, bölünmek için

Bense hala bir kaç beden büyüğüm bu ritme

Tırnaklarım aldan mora dönmüş

Güneş inceliğini cömertliğine bırakmıyor artık

Birden sıçrıyorum yerimden denizin tuzundan savrulan saçlarımla 

Artık vazgeçiyorum eşitliği kendi bedenime ya da doğaya boca etmeyi

Ne de olsa baharın sonu kış, ince sızının sonu ben

Kimse kalmadı bu yorgun günün ardında yalnızlık bana teşne