İnce ince vuruyor
Ağacın susuzluğunu gidermek daha büyük bir mesele
İnce ışık birden sert güneşe dönüyor
Dönen şeylerin bedeni sanki yumuşak
Artık koca dalgalara direnmek kimin harcı
Benim harcım diyorum
Birden yine geliyor ince sızı
Kuruyan sol yanıma diyorum ki şimdi sağ yanım
Eşitlik sadece zihinde kalıyor
İnsanlardan öğrenemiyorum bir türlü adaleti
Kendi kalıplarımı tutuyorum doğaya
Her şey bir kaç beden büyük gibi
Kimse sarılmasa da ağacın gövdesine, ben ne güne duruyorum
Sarı rengin büyüklüğü maviye bırakıyor kendini yer yer
Kurumak kalmak yeşermenin zıttı gibi
İnce ince sesler geliyor kulağıma
Meğer taşın sancısıymış bu ses
Dalgadan yardım istemiş kendini doğurup, bölünmek için
Bense hala bir kaç beden büyüğüm bu ritme
Tırnaklarım aldan mora dönmüş
Güneş inceliğini cömertliğine bırakmıyor artık
Birden sıçrıyorum yerimden denizin tuzundan savrulan saçlarımla
Artık vazgeçiyorum eşitliği kendi bedenime ya da doğaya boca etmeyi
Ne de olsa baharın sonu kış, ince sızının sonu ben
Kimse kalmadı bu yorgun günün ardında yalnızlık bana teşne
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder