12 Ağustos 2011 Cuma

Toparlayamadığım Zihnimin Gel-Gitleri

Toparlanamayan bir zihin neye benzer?
Bu yazıya başlamak için en doğru soru sanırım. Kafatasımın içinden çıkarıp önüme koyduğum beynimin düşünür halde olması ama kıvrımlarını kaybetmeye başlaması beni ufaktan ufağa hezeyanlara götürüyor. Nasıl ifade etmeli? Evet ortada ifade edilecek bir şey var ama onu nasıl ifade etmeli?
İfadesizliğimin karın ağrısı zihnimi alaşağı ediyor. Mide bulantısı yapıyor. Beyin kıvrımlarının erimeye başladığı bir anın ta kendisindeyim. Rüzgarda amaçsızca savrulan bir poşetin gibiyim. Konuşurken ellerini nereye koyacağını bilemeyen bir şuursuz gibiyim. Gibiyim, gibi...
Bu noktada kendimi içinde bulunduğum bu gibi gibilerin yadsımasını yapmak ister gibiyim. Eğer yaşanılan hayatın mihenk taşını kırıp, yok ediyorsan kendine yeni bir mihenk taşı oluşturmalısın. Öldü kölelik yeni köle benim!
Artık beni harekete geçiren o soruyu sormanın tam vaktidir;
Sonuç olarak gününü anlamaya ve bunu içselleştirmeye çalışan biriyim. Çok ta ötesine gidemiyorum. Aranızda, bu yazıyı okuyanlar; bir adım ötesini görebileneniz var mı?  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder