30 Nisan 2017 Pazar

YÜK SIRASI

Evde gün batmak üzere olmasına rağmen ışığı açmadan oturmayı seçmişti. Biten kahvesinin farkında olmadan fincanını tekrar ağzına götürdü. Bir yandan stresle ayağına sallıyordu. Belli ki birazdan yapacağı konuşmanın bütün cümlelerini kafasında tekrar tekrar geçiriyor bir yandan da geçen zamanın tozunu derin soluklar alarak yutuyordu. O an telefonu çaldı. Çalan telefonla bir anda bütün modu neredeyse değişmiş, sesini temizleyerek alo demişti. Karşısındaki ses sarhoş ama bütünüyle sevecen bir tonda ne yaptığını sordu. Leyla havanın soğukluğundan şikayet ederek o gün hiç dışarı çıkmadığını söyledi karşı tarafa. Telefondaki ses şarkı söylemeye başladı. Leyla tebessüm ederken kapı sesini duydu. Leyla'nın mutlu sesi telaşlı sese dönüştü. Telefonu hızlıca kapattı. İçeri giren Selim neden karanlıkta oturduğunu sordu. Leyla soruyu duymazlıktan geldi. Işıklar açılınca Leyla'nın gözleri kamaşmıştı. Işığa adapte olmak için gözbebekleri kısılmış ve bu durum huzursuzluğunu daha da arttırmıştı. Banyodan çıkan Selim, Leyla'ya yiyecek bir şey olup olmadığını sordu. Leyla bu soruya büstün çıldırdı. O an, çıkıp gelmişti. Artık kalp atışından nabzına kadar tüm vücudu isyan ediyordu. Düşünceleriyse hızla kalkan Leyla'nın başını döndürmüştü. Yavaş başlayan cümleler giderek yükseldi ve artık çığlık çığlığa Selim'i evden kovuyordu. Selim ise tek kelime etmeden onun bu öfkesine anlam vermeye çalışıyordu. 'Bu evden gitmediğin her bir gün kayıp bana. Kendimi ne yenileyebiliyorum ne de temizleyebiliyorum. Neden buna izin vermiyorsun Selim?' Leyla'nın konuşması bitince kendini olağan hızıyla koltuğa bıraktı. Selim'in oturduğu yerden sessizce ağzından dökülen kelimeler 'biliyorsun, param yok.' oldu. Leyla onun bu halini görünce bütün gücünü, öfkesini kaybetti. 'Artık git ki ben de yeni hayatıma başlayabileyim. Bir sene oldu biteli. Hep geçmişin hatırına dedim. Çaresiz dedim. Parasız dedim. Kimsesiz dedim. Ya benim kimim var?' Artık bunları söylerken Leyla ağlıyordu. 'Bak Selim seni ne kadar az incitirsem o kadar iyi dedim. Ama şunu bil ki artık hayatımda bir insan var ve ben, her onunla konuştuğumda, yüzüne baktığımda kendimi o kadar kötü hissediyorum ki hiç bir şeyim tamamlanmıyor.' dedi Leyla. Selim şaşkındı. Artık hüznünü unutmuş, parmak uçlarında şaşkınlığını sıkıyordu. Ne diyeceğini bilemedi ilkin. Sonra 'Peki kim?' diye yeni bir soruyla yaklaştı Leyla'ya. Tıpkı geçmişlerinde olduğu gibi. Leyla'nın sönen öfkesi yeniden alevlendi. Hiç bir şey demeden yatak odasına gitti. Kolaydaki bavulu aldı ve gardıropta Selim'e ait ne kadar kıyafet varsa hepsini bavula tıkıştırdı. Selim oturduğu yerden Leyla'yı seyrediyordu. Leyla'ya sorduğu bu soru bardağı hepten taşırmıştı. Evet bu evde güzel günler, hatta yıllar geçirmişti onunla. Ama Selim'in yaptığı pek çok saçmalıktan dolayı ilişkileri bir sene önce bitmişti. İkisi de parasızlıktan dolayı o geçen bir sene boyunca bir kaç kez evleri ayırmaya çalışmış fakat bütün girişimleri başarısız kalmıştı. İkisinin de düzenli işleri yoktu. Kader bir şekilde birine iş bahşederken bir yandan da diğerini işsiz bırakıyordu. Böylece ayrı oldukları o bir sene içinde birbirlerini ekonomik olarak desteklemişlerdi. Bu kez işsizlik sırası Selim'e gelmişti herhalde. Epeydir yeni bir iş gelmiyordu. Çalışan Leyla'ydı. Dolayısıyla onu evden kovma cüreti, cesareti ya da ne dersen de o gelmişti.
Leyla, Selim'in bütün kıyafetlerini topladıktan sonra palas pandıras bavulu kapatmış ve bavulu sessizce oturan Selim'e doğru, kendini de sürüklercesine, sürüklemişti. Selim şu an işsiz olan Leyla'nın onu bu şekilde yüz üstü bırakmasına sükunetle karşılık veriyordu. Leyla sanki başkasıydı. Kendisi de inanamıyordu yaptığına. Ama hayatını yeniden inşa etmesi için bunu yapması gerekiyordu da. 'Bu kez yükü taşıma sırası sendeydi. Şimdi yeniden hayatımı inşa edicem diye beni bir kedi gibi kapı önüne atıyorsun öyle mi?' dedi Selim. Leyla bir an da bütün gücünü yeniden kaybetti. Kendine döndü. Az önce kendini koltuğa bıraktığı gibi şimdi kendini yere bıraktı. Bu kez gözyaşlarına hıçkırıklar da eşlik ediyordu. Yaptığının bir yanıyla bencillik olduğunu çok iyi biliyordu. Selim'i bu şekilde bırakmak hatta sokağa atmak hiç onluk bir davranış değildi. Bu davranışı gerçekleştirebilmek için günlerce kafasında kurmuş ve o gün bütün gün evde zihninde hayal ederek provalamıştı. Ama olmuyordu. Bütün kalkanları yok olmuştu. Birlikte olduğu adama yalan söylemek zorunda kalmıştı. Her gün aşkla çarpan kalbi yer yer yalanla da sıkışıyordu. Evet, yapamayacaktı. Leyla hayatında bir kere de olsa bencil olmaya çalışmıştı ama onu da yapamamıştı. Yeterince gücü yoktu buna halbuki hakkı vardı, bunu çok iyi biliyordu. Fakat bilgi her zaman insan hayatında yaşamıyordu. Leyla salya sümük ağlarken Selim onu yine gömüldüğü sessizliğinde izlemişti. Koltukta kalan Leyla'nın telefonu çalarak ortamın hissini değiştirmişti. Leyla bir an sustu. Bedeninde taşıdığı güçsüzlükle sürünerek koltuğa gitti. Arayan sevgilisiydi yine.
Kapıda aynı bavul fakat içinde Leyla'nın eşyalarıyla bu kez giden Leyla'ydı. Kafası sarhoşluktan iyi olan sevgilisine her şeyi anlatmış ve ona taşınacağını söylemişti. Telefonda hiç bir şey anlamayan sevgilisi ise 'olur, gel' demişti. Leyla koridordaydı. Selim'e hiç bir şey demeden cüzdanında ne kadar para varsa hepsini ayakkabılığın üzerine bırakarak 'bu seni bir süre idare eder. Olmazsa gene ararsın.Hakkını helal et' deyip, bavulunu da alarak evden çıkıp gitmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder