Perdeden sızan ışık, sağ parmaktaki alyansa çarpıp, koca bir etki yaratıyordu. Uykunun derin nefesine bırakmıştı kendini Kemal. Koca gövdesini yatakta çevirmek için bir küçük kıpırdandı. Fakat artık yılların uykusunu taşımaktan yorulmuş yatağın yayları gıcırdamaya yüz tuttuğundan, bu ses gözlerini hafif aralamaya, yanında uyuyan yaşlı bedenin yani annesinin horlamalarına gark etmişti. Bir an yanındaki kadının Narin olmasını diledi. Ama önceki gecenin büyük tartışmasının altında kalmış ve nefes almak için annesine nefessizce koşmuştu. Annesi Lale hanım her ne kadar ona bir şey sormasa da oğlunun Narin ile tartıştığını anlamıştı. Doğrulduğu yataktan komidinin üstünde duran annesiyle babasının siyah beyaz evlilik fotoğraflarına baktı bir müddet. Acaba Narin ile böyle bir fotoğrafları olmadığı için mi birliktelik konusunda bir türlü annesi ve babası gibi olamamıştı?
Sokakta, soğuk bir kış gününün yokuş aşağı yuvarlanan kahverengi yaprağı gibi sürükleniyordu Kemal. Narin'e gitmek, ondan özür dilemek, yaptığı kabahatin pişmanlığını onunla paylaşmak için sabırsızlanıyordu. Fakat önceki gecede yaşanan büyük tartışmanın sonucunda ortaya saçılan cam kırıkları öylece duruyordu. Gecenin sonunda kimsenin gücü kalmamıştı onları silip süpürmeye. Kemal’in karnı gurulduyordu. Zira önceki gece Narin hazırladığı yemekten yiyememek onu aç biri yapmıştı. Üstünde tepindiği yollar ise bitmek bilmiyordu. Narin’e varamıyordu bir türlü. Yol bir anda yürünemez bir hal aldı. Nereye bassa sanki düşüncelerine basıyordu. Sonunda kala kaldı olduğu yerde. Yerler hep kelimelerle doluysa da ‘annenle sana mutluluklar’ sözcüklerinin üstüne basıp, yol alıp Narin’e gitmeye devam etti.
Ev kelimesizdi. Kemal seçimini yapmıştı. Narin’in alyanssız ellerine baktı. Rüzgar şiddetini arttırdığından uğulduyordu her yer. Kemal girdi mutfağa ve sade bir Türk kahvesi yaptı. Narin oturduğu koltukta Kemal’i izler gibi dinliyordu. Sonunda Kemal içeriye takım elbisesiyle ve elinde sade Türk kahvesiyle girdi. Narin’e kahveyi uzatan Kemal’in kalbi annesinin eskimiş yatağının yayları gibi fırlamak üzereydi. Narin bir süre kahveye bakakaldı. Resmen yalvarıyordu Kemal. Rüzgar ise şiddetini arttırmış, ortama ayak uyduruyordu. Sonunda kahveyi içen Narin, karşısında duran Kemal’e evet demişti. Böylece Narin hayatında ilk ve son sade Türk kahvesini içmiş, Kemal’in hayatında yabani bir ottan gelincik çiçeğine dönmüştü. Rüzgar ise gürültüden bir melodiye dönmüştü. Narin sade kahvesini bitirene kadar Kemal önceki gecenin enkazlarını toplamış ve babasından ona kalan alyansı çıkarıp, annesine ‘hoşçakal’ demişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder