29 Kasım 2021 Pazartesi

İZİN İZNİ

Bırak damlasın
Bırak çürüsün
Bırak ki çözülsün 
Belki o zaman ‘yeniden doğuş’ dirsekte temas olacak  

24 Nisan 2021 Cumartesi

KÖŞELİ DÜZLÜKLER MİSALİ

Kumruları bilir misiniz

Hani çift yaratılmış denilen şu kuşları 

Aslında çift yaratılmak diye bir şey yoktu

Herkes kendi yağında kavrulurdu

Düzen geldi, düzen gitti diye arkasından sövülür müydü bu dünyanın

Ağzı kulaklarında çiftini arayan kumru misali insanlar

Önündeki eşiği, kalbinin köşeli düzlükleri misali

Kurumuş ota muhtaç bir çift kumru misali

Dünden kalan yemeğin artıkları gibi

Yine de sıralanıp gitti masmavi bir gökyüzünde 

Elleri sırtında geziyor, kopmuş bir saç teli misali

Kırıyor bazen başından bazen de ortasından kurumuş otu

Çiftini aramak tekliğine hakaret gibi

Bırak kendini de kavrul şu güneşin altında 

Şah damarını arıyor bu kez hala yaşayıp yaşamadığını bellemek için

Yaşamanın sonsuz anlamlarında türeyip, tek bir anlamına hapsoluyor

Farzı misal yerinde bulamıyor kendini

Kendini bulmak birazda adının anlamında kaybolmak gibi

Sonsuz bir tiradı alıyor ellerine 

Dökülüveriyor birden eteklerine tiradın kelimeleri

Okuyamıyor kavruk bir güneşi karşısına alarak

Anlam aramanın çift anlamlı kendisinde

Dünyasına vurmuş, kemendini boynuna takmış

Kuru otlar üstünde bağırıyor ilkbaharı

Damlasına susamış, susmuş sulandırılmamış

Kapatmış gözlerini bütün ölü taklidiyle

Gri bir gökyüzünü değil yırtmak 

Uçmak mavi bir gökyüzünde 

Çokca uçmak 

5 Nisan 2021 Pazartesi

VAROL KENDİM

Varlık ya da yokluk meselesi

Siniyor üstüne hafif hafif

Sesinde özlem var bir de yerin üç katı

Belki varlığı yok edebilirsin

Ama yokluğu yok edemiyorsun

Kim takmış yokluğa özlem adını

Kim harmanlamış varlığı uçsuz bucaksız tarlalara

Dünyanın bütün seslerini bir araya getirin

Yine de hiç bir ses özlemi bağıramaz

Anlatamaz yerin yedi kat dibinde yokluğu

İç sızı sakince duvarlara siner

Duvarların dili dilsiz yavrumu kollar mı

Varol diyorum kendi kendime hapşırınca 

Varol ki sarıl küçük kendine 

Sinmesin bedenine sızı

Sızmasın varlığın gölgesi yokluğun hüzünlü gözleri

Zaman vuruyor yelkovana ya da akrebe

Ama hiç gitmiyor hüzünlü gözleri gözlerinden

Durmadan akıyor kum saati 

Elini ayağını bağlıyor işte

Gitmesin kalsın hep zihninde 

Dünyanın sahibi değilsen de hayatının sahibi sen ol

Özlemin bütün sesleri toplanın ve fısıldayın en güzel şarkınızı

20 Mart 2021 Cumartesi

YEMİNLERCE

Yemin etti. Bir daha kırgınlıklarını çöpe atmayacağına, onu yaratan her kimse ellerine boca edeceğine yemin etti. İnsan bozacağını bile bile neden yemin eder ki? Çünkü yemin etmenin gücünü kendi güçsüzlüğüyle harmanlıyordu. Sözcüklerin gücü, duyguların gücünü nasıl yıkar? İşte tam da olarak böyle yıkar. Sabah sabah  hızlı adımları nefesine karıştı, dili damağına yapışmıştı ama yine de su içmemişti. Onca susamak onu susmaya daha da yakınlaştırıyordu. Belki birden denemezdi ama üpertisini birden hissettiği bir rüzgara karşı hızlanıyor ve hızlandıkça gözleri yaşarıyordu. Onu sevdiğine inandığı adamın, onu hunharca kırdığı beş dakika öncesi zihnine nal gibi çakılmıştı. Bu anı hiç unutmayacağım diyordu kendi kendine. Meğer dünyasında var diye kurduğu sevgi, bir Salı sabahı uçuşan bir kar tanesi gibi yok olup gidecekti. Ferman ona ‘seni istemiyorum’ deyince yarılan yere girmiş ama ona bunu hiç belli etmemişti. İnsanın kırgınlığıyla, cam kırıkları birbirine benzer mi ki diye düşündü elindeki cam parçasını tutarken. Yeminin gücü geçmişti, şimdi güçsüzlüğünü yatıştıracak hiç bir şey kalmamıştı ellerinde avuçlarında. Yolda bulduğu cam parçasını, bir süre elinde oyaladıktan sonra atıverdi var gücüyle hemen solundaki yıkılmış binanın molozlarıyla başbaşa kalmış arsaya. Yok bunu yapamıycaktı. Tıpkı kırgınlığını Ferman’a nasıl anlatamadıysa, intiharı da yapamayacaktı. Hayat acaba istediklerini yapabilenler ve yapamayanlar diye mi ayrılıyordu? Molozların arasına düşen cam kırığının sesiyle dünyaya döndü. Telefonu ısrarla çalıyordu. Telefonun aç tuşuna basacak mecali bile kalmamıştı. Ferman onu sevmiyor diye o da Ferman’ı sevmeyecek diye bir kaide de yoktu. Sevecekti. İnadına sevecekti. Hatta öyle çok sevecekti ki kendini birini sevmenin yoluna adayacak, o yolda kaybolacaktı. Telefonu birazdan tekrar çalınca açtı. Patronu Sait onu merak etmişti. Saat çoktan sekiz buçuğu geçmiş ama o dikiş makinasının pedalına basan olmamıştı. Sait’e, senin de, makinanın da, atölyenin de diye çok kallavi bir küfür savuracaktı ki her zamanki gibi bunu da yapamadı. Sessizlik onun yaşamak istemediği ruhu olabilir miydi? Çünkü Sait ‘neredesin ulan hırbo’ deyince dili bir an bile kıpırdamamıştı, Ferman ‘seninle ben ya da biz olamayız’ deyince yine sessiz kalmıştı. Belki de konuşmayı hiç öğrenmemişti. Dünyaya gevelemek için gelmişti. Sonunda soluk soluğa yürümeye devam ederken ellerinin karıncalandığını düşündü. Çıkardı ellerini cebinden esen rüzgara karşı, parmağının üstünde gezinen küçük karıncayı yokladı, ona kırılan kalbini tamir edebilir mi diye sordu. Karıncanın tek cevabı şu oldu: ‘eğer kendine ettiğin yeminleri bir daha bozarsan hayır’ Karıncalanan eli bir daha üşümedi. Zira onu Ferman sevmese de kendi kendisini sevecekti. Yeminini bozmayacaktı yeminle. 

7 Mart 2021 Pazar

ÖZLÜ SÖZ

Sakince özümüzü yere mi bıraktık

Özümüzden ayrılırken ne hissettik

Kanayan karanfile özümüzü mü sorduk

Sorduk mu hayata kaç kere geldik

Yani yeniden mi dönüyoruz evimize

Yaralı özümüzü mü  iyileştirmeye

İyileşmez kuşanmış ışığı şehir dünyamız

Biz bu dünyaya niye geldik

Biz özümüzü nerede bıraktık

Yerlere atma ya da tükürme

İlla da tüküreceksen tükür bütün sorularını

Sorularını koyma kenara, sor dünyaya 

Ceviz kabuğunu dolduramaz mı bir öz

Kulağa çalınır elbet bütün güçlü benler

Güçlü diye yola çıkar, yaralı diye evine döner

Bir de unutma sorularını

Sor kanayan bir karanfile

Ben bu şiiri neden okudum diye



20 Ocak 2021 Çarşamba

DOLDU GÖZYAŞLARI SUYLA TAŞTI

Durgun bir deniz hayal ediyor 
Hayalin denizi ya da denizin hayali
Bir bardak suya deniz diyor 
Ve sallıyor bardağı dalgalar yaratıyor bu köhne hayatta
Dalgalanmış saçlarına vurgun 
Elinde dalgalı bardağıyla geliyor
Saçlarını çözüyor parmak uçlarıyla
Parmak ucunda yürüyor sessiz sedasız
İçine hapsolmuş aşkına acıyor
Acıyor kendine kimse duymadı diye
Bir bardak suda boğulmak iyi geliyor bu aşka
Dalgalar denizinde kurumuş dudaklara
Hiç mi görmedin arabesk hayatlar
Hiç mi duymadın kalbinde sızı
Şimdi aşkını teslim edeceksin
Edeceksin teslim bir bardaktaki suya
Durgun sulara bıraktı bedenini
Şimdi deniz olmanın ruhuna teslim
Bütün bedeni suyla doldu
Doldu gözyaşları suyla taştı